ÇOCUKLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Hayat üstümüze üstümüze geldiği, sorunlar boyumuzu aşıp da çözüm bulamadığımız, kendimizi çaresiz, yetersiz hissettiğimiz anlarda geçmişe gitmek, çocukluğumuza dönmek ve orda kalmak isteriz.
“Keşke yine çocuk olabilsem ve hep çocuk kalabilsem!”. Biz yetişkinlerin çok defa dile getirdiği, arzuladığı ve olmayacağını bile bile keşke bir mucize olsa diye dileği…
Sabırsızlıkla beklediğimiz yetişkinliğe erişince neden geçmişe dönme isteği ve özlemi duyarız? Çocukluğa, çocuklara özeniriz?
Çocukken bize uygulanan yasaklardan, kısıtlardan kurtulmak ve her istediğimizi anne-babamıza sormadan, izin almadan yapabileceğimizi ve çok özgür olabileceğimizi düşündüğümüz için isteriz bir an önce büyümeyi.
Ama büyüdükçe sınırların, kısıtların, hoşgörüsüzlüğün ve sorumlulukların arttığını asıl özgürlüğün çocuklukta olduğunu anlarız ancak iş işten geçmiştir.
Çocuklar özgürdür, çünkü spontandır (kendiliğinden). Çocuk kendini oynar, içinden, yüreğinden ne geçiyorsa çekinmeden, utanmadan, korkmadan onu dile getirir. Henüz “ kalıplanmış “ değildir.
Çocuk doğuştan sahip olduğu spontanitesi (kendiliğindenliği) sayesinde sınırsız hayal gücüne ve yaratıcılık potansiyeline sahiptir. Oyunlarında kendilerine sınırları olmayan yepyeni dünyalar kurar, bu oyun anını birbirleri ve oyuncaklarıyla gerçekmişçesine yaşarlar.
Zaman içinde aile, toplum/çevre tarafından yapılan ayıp, günah gibi değerlendirmeler ve konan yasaklar, kısıtlar-sınırlar sayesinde sahip oldukları bu spontan davranış biçimi, köreltilip yok edilmeye çalışılır.
Çocuklar, önce ailenin sonra da eğitimcilerin kafalarında oluşturdukları modellere uygun hale getirilmeye yani kalıplanmaya başlar. Böylece içlerinden geldiği gibi değil de çevrenin, toplumun istediği şekilde hareket eden bireyler olmaya başlar. Özgürlük de üstü toprakla örtülüp, geçmişe gömülen hayal gücü ve yaratıcılık potansiyelinin yanında yerini alır.
Uzm.Psk. Nihal ARAPTARLI