Değişen Aile Yapısı
İnsanlık, zaman boyunca akıp gitmektedir. Geçmiş bugüne yetişip, geleceğe doğru gitmektedir. Yaşamın sunduğu zaman ve mekanda, insanoğulları aileler halinde toplanmakta, çocuklar doğmakta, büyümekte, dağılmakta; insanlar yine birleşmekte ve bu yineleme sürüp gitmektedir.
Değişen toplum yapısı, aile yapısını etkilemekte gecikmemiştir. Geniş ya da orta boy toprak mülkiyetine sıkı sıkıya bağlı olan ataerkil geniş aileler yavaş yavaş çözülmeye başlamıştır. Daha sonraları, ana baba ve çocuktan oluşan çekirdek aile yapısında artış görülmeye başlanmıştır. Yeni kuşak gençler, ailelerini köyde bırakıp kente göç etmişlerdir. Gecekondular kurup, kendilerine kentte yer edinmeye çalışmışlardır. Baba mesleğini geride bırakarak işçi, kapıcı, odacı olarak yeni bir yaşam savaşına girişmişlerdir. Kendi gelenek ve göreneklerine yabancı, kendi becerilerinin geçerli olmadığı bir kültürün içinde, daha iyi bir yaşam için kök salmaya çalışmışlardır. Kentte yaşam daha kolaydı ancak kentin yaşam biçimine uyum sağlamak oldukça zordu. Baba buyruğundan ve anne ocağından hiç çıkmamış genç, kente göçmekle bağımsızlık kazanmıştır ama kendine yol gösterecek kılavuzlardan da eksik kalmıştır. Yalnızlığını ve yol yordam bilmeyişini, kendi köylüleriyle işbirliği içine girerek gidermeye çalışmıştır.
Geleneksel toplumda aile, kendine yeten, başlı başına bir işletme ve üretim birimi olan bir yerde yaşardı. Ev ve çevresi, birlikte üretim yapılan, işlenen, sınırlanan, eğlenilen bir yerleşim yeriydi. Ürünün satılması dışında, ailenin dış dünya ile olan ilişkisi sınırlıydı. Çocuklar orada eğitilir, orada aynı zamanda baba mesleğini öğrenirlerdi. Aile ilişkileri sıkı, ailede rol dağılımı ve iş bölümü açıkça belirlenmişti. Baba ya da geniş ailede dede, sözünden çıkılmayan, çekinilen tek egemen kişiydi. Evin gelir gideri gibi aile üyelerini de yöneten, bununla kalmayıp haklarında her türlü kararı alma hakkına sahip olan bir derebeyi idi.
Toplumsal değişme, üç kuşağın bir arada yaşadığı geniş aileleri dağıtırken baba ve dede otoritesini de sarsmıştır. Toprağından ve evinden kopamayan yaşlı kuşaktan, köyden kente göç olmamıştır. Dolayısıyla akrabalar dört bir yöreye dağılmışlar, aralarındaki bağlar gevşemiştir; buna karşın aile içindeki eşitlik artış, çocuklar daha özgürleşmişlerdir. Köyde, küçük kentlerde var olan yakın komşuluk ilişkileri bozulmaya başlamıştır. Kentlerde çekirdek aileler akrabalarından uzakta, gevşek komşuluk ilişkileri içinde yaşamaya başlamışlardır. Bu yalnızlığı gidermek adına kente göçenler, birbirlerine yakın olan gecekondular kurmaya özen göstermişlerdir. Yakın akrabalar bir apartmanın katlarına ya da bitişik evlere yerleşmişlerdir. Bununla birlikte, dağınık geniş aile düzeni kurulmuştur. Ancak sık iş yeri değiştirme zorunluluğu ve ülke içinde göçün hızlanması, buna pek de olanak vermemiştir. Bu gidiş geliş ve yer değiştirme akraba evliliklerini azaltmış, ayrı yörelerden ayrı sosyal sınıflar arasındaki evlilikleri arttırmıştır. Eş seçiminde özgürlük artmış, anne babanın rızası yine geçerli olmakla birlikte, eski ağırlığını yitirmiştir. Çekirdek ailelerde, özellikle kentte yaşayan ailelerde çocuk sayısı azalmıştır. Doğum kontrol yöntemleri, eşlere istedikleri büyüklükte aile kurma olanağı sağlamıştır. Evlere elektrik, havagazı, çamaşır makinesi, buzdolabı, fırınların girmesiyle, kadınların işi kolaylaşmıştır. Ama bu kolaylıklardan yararlanabilmek için, daha fazla kazanmak gerekmiştir. Babalarla birlikte anneler de, hızla çalışma hayatına girmiş; ev dışında gelir getiren işlere yönelmişlerdir. Daha çok kazanmak, daha çok tüketmek, daha gösterişli yaşamak toplumda bir saygınlık, bir statü simgesi olarak görülmeye başlanmıştır. Önce komşuda gördüğüne imrenmek ve edinmek, ardında komşuda olmayanı elde etme yarışı başlamıştır. Ancak çağdaş insan bu rahatlık ve kolaylıklar arasında gene de doyumsuzluk ve güvensizlikten kurtulamamıştır. Kadının kocasına tam boyun eğmesi, her şeyine katlanması kuralı sarsılmıştır. Koca dayağı, karalama, aşağılama giderek azalmış ve hoş görülmez olmuştur. Eskiden yalnız kadından beklenen saygı, yerini karşılıklı sevgi ve saygı kuralına bırakmıştır. Kadın haklarının artması ve artan eğitim sonucu, evin kadını erkeğin cinsel gereksinimini karşılayan, yemek pişirip çocuklarına bakan kişi olmaktan çıkmış, ev işleri azalmasa da evdeki değeri yükselmiştir.
Geleneksel aileden çekirdek aileye geçişi toplumsal evrimden doğmuştur ve kaçınılmazdır. Ancak bu değişmelerin eşler ve çocuklar yönünden yalnızca olumlu sonuçlar doğurduğunu söylemek oldukça güçtür. Kimi durumların olumlu, kimi durumlarında olumsuz sonuçlar doğurduğunun tartışılmasının yerinde olduğu düşünülmektedir. Çekirdek ailede eşler, başkalarının karışması, buyurması olmadan ilişkilerini düzenleyebilirler. Kayınvalide, kayınbaba, görümce, eltilerle bir arada yaşamak derdi yoktur. Eşler arasına girmeler, sürtüşmeler, cephe almalar en aza indirilmiştir. Çekirdek ailede yuva havası vardır. Sevgi gösterisi ve içten davranmak için en uygun ortamdır. Rahat rahat konuşup görüşmek, gerekirse tartışmak ve kimsenin karışması olmadan uzlaşmaya varmak için de en uygun ortamdır. Karı koca ayıplanmak korkusu olmadan ilişkilerini yaşayabilmektedirler. Aileyi ilgilendiren konularda danışıp görüşerek, büyükler ne der çekincesi olmadan ortak kararlar alabilirler. Gezip eğlenebilir, çocuklarıyla kaynaşabilirler. Eve konuk çağırıp, akranlarıyla ilişkilerini rahatça devam ettirebilirler. Daha da önemlisi, çocuklarını diledikleri gibi yetiştirebilirler. Geniş ailede herkesin başka yöne çekildiği, birinin kızıp diğerinin şımarttığı çocuğa daha dengeli ve özenli bir eğitim verilebilir
Geleneksel ailelerde amca, dede, nine, yenge gibi ikinci dereceden akrabaların da aynı hanede yaşadığı geniş aile tipi görülmektedir. Geniş ailede, aile düzenini sağlayan şey, aile büyüklerinin geleneklerden aldıkları güçleridir. Bu güç genç yetişkinleri kısıtlayıcıdır fakat bunun yanı sıra güven vericidir. Oysa çekirdek ailede erkek egemenliğine dayanan buyrukçu bir ilişki sürdürülemez. Erkek önderliği olsa bile, danışma ve uzlaşma olmadan yürüyemez. Bu ise eşlerden, bencilliklerden sıyrılmayı, olgun iki insan gibi davranmayı gerektirir. Aralarında çıkabilecek anlaşmazlıkları çözmek sadece kendilerine kalmaktadır. Kimsenin desteğine, aracılığına güvenemez, haklıyı haksızı ayıran büyükleri hemen yanlarında bulamayacaklardır. Gelişmiş toplumlarda boşanmaların hızla artışı, aile kurumunun sarsıldığının en temel göstergesidir. Yapılan evliliklerin birer imzalı sözleşmeden ileri nitelik taşımaması durumu, günümüzün belki de en önde gelen düşünülmesi, tartışılması, araştırılması gereken konularından biri olduğu kanaatini taşımaktayız.
Günümüzde çekirdek ailenin küçükmüş olması, ebeveynlerin yaşlandıkça yaşlılar evine çok daha kolay yerleştiriliyor olması, kadının toplumsal rolünün değişmesi ve gelişmesi, evde daha çok kişinin çalışıyor olması ve evin geleceğinde daha çok söz sahibi olmaları, yeni yeni değişmelere ve oluşan ekonomik güçlüklere karşın, günümüzde, aile yapısını daha kuvvetlendirmiş görülmektedir.
Psikolog Burçak Demirkan